13 Ağustos 2013 Salı

Öldürülmesin Çocuklar

  Soraya küçük bir kız çocuğudur Afganistan’da yaşayan.  7 yaşındaydı henüz. En sevdiği oyunları oynama çağında, arkadaşlarıyla koşturma, heyecanlarını, korkularını doyasıya yaşama çağında, aslında keşfetme çağında.
   Günlerden bir gün Soraya, arkadaşı Fatima ve Jade ile oynamak için dışarı çıktı. Koştu, koştu; nefes nefese kalmıştı ama arkadaşına da kavuştu. Sarıldılar birbirlerine, el ele tutuşup Fatima’ya koştular beraber kapısına vurup bağırmaya başladılar: “Fatimaaa! Hadi gel, gel de oyun oynayalım.” Fatima sevinçle dışarı attı kendisini oynamaya başladılar.
   Hiç beklemedikleri bir sesle irkildi küçük kızlar. Tecrübeleri bedenleri kadar küçüktü; ancak korkuları öylesine büyüktü ki… Aceleyle koşmaya evlerine ulaşmaya çalıştılar. Yine nefes nefese kalmışlardı. O güzel kalpleri neredeyse kafesini parçalayıp dışarı çıkacaktı korkunun verdiği panikle. Fatima ve Jade en yakın eve yani Jade’nin evine sığınabilmişlerdi ki gelen kurşun kulak zarını delip geçici ses şiddetiyle saplandı boğazına Soraya’nın. Nefes almakta zorlandı, yığıldı yere. Ağlayamıyordu Soraya, sadece bakıyordu karşısında gitgide sis perdesinin altına gizlenen görüntülere. Sonunda tamamen kayboldu ses de görüntü de. Sağır olmamıştı Soraya. Hayır! Kör de olmamıştı. Evet büyüyememişti o artık hep çocuk kalmaya mahkum bırakıldı.
  İki İngiliz askeri vurmuştu Soraya’yı çocuk olduğunu hiç hesaba katmadan. Büyümek bu muydu; vicdanın körelmesi? Nasıl bir düşmanlıktı ki küçücük bedene nişan alınan mermiyi özgür bıraktılar? Nasıl bir savaştı bu mağlup olan hep çocuklar? Nasıl bir kana  susamaktı bu böyle? Nasıl bir insanlıktı? Çocuk olduğunu hesaba katamayacak kadar kör müydü yürekleri? Kızgın demirler mi basılmıştı bağırlarına hissetmezler miydi artık? Büyümek bu muydu?
(Jade ve Fatima beyaz kumaşı Soraya’nın üzerine sararlar. Soraya  ayağa kalkar.)
Kapınızı çalan benim, kapınızı birer birer.
Gözünüze görünemem; göze görünmez ölüler.
Benim sizden kendim için hiçbir şey istediğim yok.
Şeker bile yiyemez ki kağıt gibi yanan çocuk.
Çalıyorum kapınızı; teyze, amca bir imza ver;
Öldürülmesin çocuklar şeker de yiyebilsinler.         

  



4 yorum: