Bugünün
küçüğü yarının büyüğüdür; evet Vygotsky de aynen böyle söyler: “Gelecekteki
yetişkin!”
Biz
bugünün küçüğü için çaba harcamamakla birlikte yarının büyüğünden birçok
beklentiye sahibiz. Beklenti düzeyimiz oldukça yüksek, peki ya kabul düzeyimiz?
Çocuklarımızın
zorbalığa ve baskıya maruz kalmadan, eşit, adil, onurlu, sağlıklı ve güvenli
bir ortamda ÇOCUK GİBİ yaşayabilmesi için yayınlanmış bir Çocuk Hakları
Evrensel Bildirgesi var.
Bildirge
şunu söyler:
“Çocuklar
özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel,
zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında
özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır.” Bunun üzerine biz sosyal ve
bildirgeyi kabul etmiş bir devlet olarak; çocukları korumak üzere sevgi evleri
–sağlıksız, ahlaksızlıklara karşı konulamayan, akıbeti takip edilmeyen,
sevgiden de uzak, soğuk binalar- oluşturur, sonra o çocukların orada cinsel,
fiziksel, sözel zorbalığa maruz kalmasını izleriz. Çalışanlardan, bu zorbalığı
küçücük çocuklara reva görenlerden hesap sormak yerine bu vahşeti ortaya
çıkaran –devlet sırrını ifşa mı demeliydim yoksa- gazetecilerden hesap sorarız.
Çocuk cezaevleri açıp çocuklarımızı oradaki cezaevi infaz memurundan
koruyamayız. (bkz: Pozantı)
“Çocuklar sosyal güvenlikten yararlanmalı,
sağlıklı bir biçimde büyümesi için kendisine ve annesine doğum öncesi ve
sonrası özel bakım ve korunma sağlanmalıdır. Çocuklara yeterli beslenme,
barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır.”
Biz bırakın çocuğun oyun hakkını yeterli beslenme, barınma olanaklarını
karşılayamıyoruz. Çok uzağa bakmaya gerek yok! Daha bir yıl önce 40 günlük Ayaz
bebek tek odalı, camları kırık, soğuk bir evde zatürreden öldü.
“Çocuk her koşulda koruma ve kurtarma
olanaklarından ilk yararlananlar arasında olmalıdır.” Biz bunu çok yanlış
anladık dostlar. Tecavüze uğrayan kadına ‘çocuğu niye ölüyor annesi ölsün!’,
‘doğursun devlet bakar’ dedik.
“Çocuklar her türlü istismar, ihmal, ve
sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalıdır. Çocuk
uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmayacak, sağlığını ve eğitimini
tehlikeye sokacak fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe
girmeye zorlanmayacak ve izin verilmeyecektir.” Bu çocuklar ekonomik sömürüye, çocuk
ticaretine ve devlet şiddetine en çok devletin kendisi tarafından hedef
alınıyor. Çocuğumuzu öyle ihmal ve istismardan uzak tutuyoruz ki biz tecavüze
uğrayan çocuğumuza ruh sağlığı bozulmamıştır raporu verecek kadar! Tecavüz edenlere iyi hallerini göz önünde bulundurup
cezai indirimler yapabilecek kadar! Çocuğun tecavüze gönüllü olduğunu savunacak
kadar, yapılan bu utanmazlığa karşı vicdanlarını önlerine alıp tepki
gösterenleri gözaltına alacak kadar. Organ mafyalarına, uyuşturucu çetelerine,
çocuk pornosuyla uğraşanlara açmadığımız savaşı biz vicdanı olan insanlara
karşı açıyoruz. Bakan Faruk Çelik’in açıklamasına göre sadece 2013 yılı
içerisinde 71 çocuğumuz işçi kıyımında hayatını kaybetti.
“Çocuk ırk, din ya da başka bir ayrımcılığı
teşvik eden uygulamalardan korunacaktır.” 2006’da Diyarbakır’da kadın-çocuk
demeden gereğinin yapıldığı(!) olaylarda 5 çocuk hayatını kaybetti. Zorla dini
dayattığımız, Türkçe bilmediği için öğretmeninden dayak yiyen, zorla İmam Hatip
liselerine ya da meslek liselerine gitmek zorunda kalan çocuklarımız var bizim.
Çocuklarımız eğitimden kopmasın dedik 4+4+4
sistemini getirdik. Onlarca uzmanlar, sendikalar bu durumun kız çocuklarını
okuldan, eğitimden uzaklaştıracağını ve bu şekilde çocuk gelinlerin sayısının
arttırılacağını söylemesine rağmen bu yasa çıkarıldı. Sonrasında intihar eden
ya da intihar süsleri verilen çocuk gelinlerimiz oldu bizim. Oyun oynaması
gerekirken bebeğinin altını değiştiren, kocası tarafından tecavüze uğrayan,
gerdek gecesinde hayatını kaybeden çocuklarımız oldu. Bu da çocuğa yöneltilen
şiddetin, eğitimsizliğe mahkum etmesin devletin kendi eliyle olduğunun
göstergesidir.
Biz hala
sosyal(!), çocukların yararını en üst düzeyde tutan(!), çocuk hakları
sözleşmesinde imzası olan ülkeler arasındayız. Yazdıklarım umuyorum ki çocukla iletişim
içinde olan herkesi rahatsız eder. Çünkü insan bu şekilde çözüm üzerine
düşünür. Çocukları yargılamadan anlayamaya çalışır. Çocuğunu kabul eder ve
çocuğunu tanıyarak beklentisini dengede tutar.
Çocuklarla
ilgilenen uzmanların sözlerinin yasalar üzerinde daha etkili olabildiği,
çocukların bireysel ve psikolojik ihtiyaçlarının, yüksek yararlarının gerçekten
göz önüne alındığı günler görebilmek umuduyla…
Güzelliklerin
en somut hali olan tüm çocuklarımızın Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.