7 Ekim 2014 Salı

Kobanê'ye dair

Taş üzerinde vicdanlarınca ezilenler

Ölümden kaçanlar
Ölümden kurtarmak için yiğitçe ölüme gidenler
Omuzlarında onurlarıyla sınırlarda mücadele edenler
Açlıkla başa çıkmaya çalışanlar
Savaştan kaçıp, açlıktan ölenler
Ölülerini gömemeyenler
Gökyüzünün mavisini bile
Kendisine zindan olanlar
Küçük hesaplar için
Onursuz insanların büyük stratejilerine
Direnen onurlu insanlar
Uzakta değiller
Kalplerinizin sınırına sığınmışlar
Ve siz gümrük bekçileri
Göz göze geldiğiniz her insana kimlik sorar olmuşsunuz
İnsanlıktan haberiniz yok
İnsanlardan haberiniz yok
Vicdanınız küçük beyinlerinizin içinde sıkışıp kalmış
Taş altında ezilesi vicdanlarınızı uyandırın artık
Yarın hayat yok
Yarın insanlık yok
Yarın vicdanınızla sarılacağınız insanlar
Yok
Olmadan uyanın.

İnsan kimliğinize bakın aynada.


6 Ekim 2014 Pazartesi

Dünya Çocuk Günü

Bugünün küçüğü yarının büyüğüdür; evet Vygotsky de aynen böyle söyler: “Gelecekteki yetişkin!”
Biz bugünün küçüğü için çaba harcamamakla birlikte yarının büyüğünden birçok beklentiye sahibiz. Beklenti düzeyimiz oldukça yüksek, peki ya kabul düzeyimiz?
Çocuklarımızın zorbalığa ve baskıya maruz kalmadan, eşit, adil, onurlu, sağlıklı ve güvenli bir ortamda ÇOCUK GİBİ yaşayabilmesi için yayınlanmış bir Çocuk Hakları Evrensel Bildirgesi var.
Bildirge şunu söyler:
Çocuklar özel olarak korunmalı, yasa ve gerekli kurumların yardımı ile fiziksel, zihinsel, ahlaki, ruhsal ve toplumsal olarak sağlıklı normal koşullar altında özgür ve onurunun zedelenmeyecek şekilde yetişmesi sağlanmalıdır.” Bunun üzerine biz sosyal ve bildirgeyi kabul etmiş bir devlet olarak; çocukları korumak üzere sevgi evleri –sağlıksız, ahlaksızlıklara karşı konulamayan, akıbeti takip edilmeyen, sevgiden de uzak, soğuk binalar- oluşturur, sonra o çocukların orada cinsel, fiziksel, sözel zorbalığa maruz kalmasını izleriz. Çalışanlardan, bu zorbalığı küçücük çocuklara reva görenlerden hesap sormak yerine bu vahşeti ortaya çıkaran –devlet sırrını ifşa mı demeliydim yoksa- gazetecilerden hesap sorarız. Çocuk cezaevleri açıp çocuklarımızı oradaki cezaevi infaz memurundan koruyamayız. (bkz: Pozantı)

 “Çocuklar sosyal güvenlikten yararlanmalı, sağlıklı bir biçimde büyümesi için kendisine ve annesine doğum öncesi ve sonrası özel bakım ve korunma sağlanmalıdır. Çocuklara yeterli beslenme, barınma, dinlenme, oyun olanakları ile gerekli tıbbi bakım sağlanmalıdır.” Biz bırakın çocuğun oyun hakkını yeterli beslenme, barınma olanaklarını karşılayamıyoruz. Çok uzağa bakmaya gerek yok! Daha bir yıl önce 40 günlük Ayaz bebek tek odalı, camları kırık, soğuk bir evde zatürreden öldü.
 “Çocuk her koşulda koruma ve kurtarma olanaklarından ilk yararlananlar arasında olmalıdır.” Biz bunu çok yanlış anladık dostlar. Tecavüze uğrayan kadına ‘çocuğu niye ölüyor annesi ölsün!’, ‘doğursun devlet bakar’ dedik.
 “Çocuklar her türlü istismar, ihmal, ve sömürüye karşı korunmalı ve hiçbir şekilde ticaret konusu olmamalıdır. Çocuk uygun bir asgari yaştan önce çalıştırılmayacak, sağlığını ve eğitimini tehlikeye sokacak fiziksel, zihinsel ve ahlaki gelişmesini engelleyecek bir işe girmeye zorlanmayacak ve izin verilmeyecektir.”  Bu çocuklar ekonomik sömürüye, çocuk ticaretine ve devlet şiddetine en çok devletin kendisi tarafından hedef alınıyor. Çocuğumuzu öyle ihmal ve istismardan uzak tutuyoruz ki biz tecavüze uğrayan çocuğumuza ruh sağlığı bozulmamıştır raporu verecek kadar! Tecavüz  edenlere iyi hallerini göz önünde bulundurup cezai indirimler yapabilecek kadar! Çocuğun tecavüze gönüllü olduğunu savunacak kadar, yapılan bu utanmazlığa karşı vicdanlarını önlerine alıp tepki gösterenleri gözaltına alacak kadar. Organ mafyalarına, uyuşturucu çetelerine, çocuk pornosuyla uğraşanlara açmadığımız savaşı biz vicdanı olan insanlara karşı açıyoruz. Bakan Faruk Çelik’in açıklamasına göre sadece 2013 yılı içerisinde 71 çocuğumuz işçi kıyımında hayatını kaybetti.
 “Çocuk ırk, din ya da başka bir ayrımcılığı teşvik eden uygulamalardan korunacaktır.” 2006’da Diyarbakır’da kadın-çocuk demeden gereğinin yapıldığı(!) olaylarda 5 çocuk hayatını kaybetti. Zorla dini dayattığımız, Türkçe bilmediği için öğretmeninden dayak yiyen, zorla İmam Hatip liselerine ya da meslek liselerine gitmek zorunda kalan çocuklarımız var bizim.
Çocuklarımız eğitimden kopmasın dedik 4+4+4 sistemini getirdik. Onlarca uzmanlar, sendikalar bu durumun kız çocuklarını okuldan, eğitimden uzaklaştıracağını ve bu şekilde çocuk gelinlerin sayısının arttırılacağını söylemesine rağmen bu yasa çıkarıldı. Sonrasında intihar eden ya da intihar süsleri verilen çocuk gelinlerimiz oldu bizim. Oyun oynaması gerekirken bebeğinin altını değiştiren, kocası tarafından tecavüze uğrayan, gerdek gecesinde hayatını kaybeden çocuklarımız oldu. Bu da çocuğa yöneltilen şiddetin, eğitimsizliğe mahkum etmesin devletin kendi eliyle olduğunun göstergesidir.

Biz hala sosyal(!), çocukların yararını en üst düzeyde tutan(!), çocuk hakları sözleşmesinde imzası olan ülkeler arasındayız.  Yazdıklarım umuyorum ki çocukla iletişim içinde olan herkesi rahatsız eder. Çünkü insan bu şekilde çözüm üzerine düşünür. Çocukları yargılamadan anlayamaya çalışır. Çocuğunu kabul eder ve çocuğunu tanıyarak beklentisini dengede tutar. 
Çocuklarla ilgilenen uzmanların sözlerinin yasalar üzerinde daha etkili olabildiği, çocukların bireysel ve psikolojik ihtiyaçlarının, yüksek yararlarının gerçekten göz önüne alındığı günler görebilmek umuduyla… 
Güzelliklerin en somut hali olan tüm çocuklarımızın Dünya Çocuk Günü kutlu olsun.