Yazarken
insan duygularını anlatır. Üzüntülerini, sevinçlerini, heyecanlarını,
coşkularını, aşklarını, savaşlarını, barışlarını…
Denir
ki insan mutluyken yazamıyor. Bunun zor olduğu doğru ve ne kadarını
başarabileceğim bilmiyorum; ama bir yerden başlamalıyım. Beni bu yazıya iten,
zorlayan bir şeyler vardı ve sonunda galip geldi diyorum ve:
AŞK’LA; BARIŞ
İnsanlar
neden aşık olur? Kötü bir giriş cümlesi oldu; ama asıl beyni bulandıran bu
değil midir? Cevap veremeyiz; çünkü tek bir cevabı yoktur bu sorunun. Birini
yakın görmek isteriz kendimize. Peki neden bu dostlarla yetinmekle ya da
aileyle yetinmekle kalmaz? Her sevincimizi, hüznümüzü, coşkumuzu,
kızgınlığımızı, dargınlığımızı paylaştığımız yakın insanlardansa dahasını
isteriz hep. Sonra ‘daha’ olan insana sevgili deriz, hayatımızdaki sevgisinin
karşılığına da aşk.
Çoğu
zaman savaşlar içerisinde kalmaz mıyız peki aşıkken? Aşk dediğimiz şey
kişiliğimizle, duygularımızla, diğer insanlarla, mantığımızla, hüznümüzle, mutluluğumuzla
ve sayamadığım daha nice şeyle çatışmamıza neden olmaz mı? Olur. En sonunda
üzülürüz. Sonra “Ben aşka küstüm deriz. Çekeriz kendimizi aşkla yaklaşan
insanlardan. Oynamıyorum!” deyip iteriz elimizin tersiyle doğru insanları.
Bazen
de tüm bu hüzünlerimize rağmen aşkı özleriz; çünkü sevinç, huzur, ümit,
birlikte olmanın verdiği güven, destek duygusu vardır; hüznü yenen, kalbi
taraf, aklı bertaraf eden.
Düşünün:
mutlu olma ihtimali bile yeter kalbimizi kandırmaya. Kandırın kalplerinizi.
Sevgiye açın.
Aşk
içinde barışı barındırır en az savaş kadar. Bence aşkla barışmanın vaktidir.
Size de tavsiyem: AŞKLA BARIŞIN.
Yazmaya iten şarkı : Gözleri Aşka Gülen - Zeki MÜREN
Gözlerinizin aşka gülmesi dileğiyle iyi dinlemeler, okumalar.